Doğmadan Maruz Kalıyorlar: Plasentada İlk Kez Mikroplastik Parçacıklar Bulundu
Mikroskopla görülebilen plastik parçalara maruz kalma oranı iyice arttı. Öyle ki, İtalya’da yapılan bir araştırma, bebeklerin daha doğmadan bu parçalara maruz kaldığını ortaya çıkarttı. Sağlıklı bir hamilelik ve doğum süreci yaşayan 6 kadının yer aldığı araştırmada, 4 annenin plasentasında mikroplastik parçalar bulundu. Uzmanlar, bu parçaların vücutta nasıl bir etki yarattığını henüz bilmiyor ancak uzun vadede zararı olabileceğini düşünüyor.
Bebek Plasentasında İlk Kez Mikroplastik Parçacıklar Bulundu
BBC Türkçe’nin haberine göre İtalya’da yapılan bir araştırmada, sağlıklı bir hamilelik süreci geçiren 4 kadının plasentasında mikroplastik parçacıklar bulundu. Bu parçacıklara hem anne hem de fetüs tarafında rastlanıldı. Bulunan mikroplastik parçacık sayısı ise 12 olarak açıklandı. Fakat plasentaların yalnızca %4’lük bir kısmının incelendiği, aslında çok daha fazla mikroplastik parçacık olabileceği belirtildi. Uzmanlar, mikroplastiklerin vücuda nasıl bir etkisi olduğunu henüz bilmiyor fakat uzun vadede zararları olabileceğini düşünüyor. Özellikle anne karnındaki bebeğin bağışıklık sistemini olumsuz etkileyebileceği üzerinde duruluyor.
"Bebeğin Vücuduna da Girmiş Olabilir"
Mikroplastik parçacıkların yeme, içme ve solunum yoluyla vücuda girdiği tahmin ediliyor. Bulunan parçacıkların mavi, pembe, kırmızı gibi renklerde olması, bunların kozmetik, boya veya kişisel bakım malzemelerinden kaynaklanabileceğini düşündürüyor. Parçacıkların her birinin 10 mikron (0.01 mm) olması da dolaşıma girmesi ve kan yoluyla taşınabilmesi anlamına geliyor. Araştırmacılar, bu parçacıkların bebeğin vücuduna girmiş olabileceğini ancak herhangi bir araştırma yapmadan bunu belirtmenin mümkün olmadığını söylüyor.
Sonuçları Environment International dergisinde yayınlanan araştırma ile ilgili araştırmacılar, konunun önemli bir endişe kaynağı olduğunu belirtiyor. Araştırmaya katılan diğer iki kadında bu parçacıklara rastlanılmaması; diyet, yaşam tarzı farklılıkları ve fizyolojik yapının etkili olabileceğini düşündürüyor.